19 Mayıs 2009 Salı

Kara Listenin İntikamı

Her gidişin bir dönüşü olduğu için, birkaç gün önceki araba yolculuğumuzun ters istikametlisini gerçekleştirerek evimize döndük.

10 saat süren yolculuk boyunca yine notlar alıp "kara listeme şunları şunları da eklemeliyim" hesapları yaptım. Ancak evdeki hesap çarşıya, daha doğrusu benim durumumda arabadaki hesap eve uymadı.

Çünkü eve geldiğimizde bizi harika bir sürpriz bekliyordu!

Henüz anlayamadığımız bir sebepten ötürü biz yokken sigorta attığı için buzdolabının durduğunu ve içindeki her şeyin kimyevi atık haline geldiğini anlayınca arabaya atlayıp bir 10 saat daha alıp başımı gitmek istedim:

- Soya sosu sirke olmuş.

- Sütler yoğurt, yoğurtlar peynir, peynirler çökelek(*) haline gelmiş.

- Deniz'e katkısız yedireyim diye mevsiminde alıp dondurduğum brokoliler süngere dönüşmüş.

- Yıkamaktan nefret etsem de "Sebze yememiz lazım" diye tek tek ayıkladığım semizotları yosun kıvamına erişmiş.

- Salatalıklar tüylü birer yaratığa dönüşmüş.

- Etlerin, tavukların kokudan yanına yaklaşılmıyor bile...

"Neden, Allahım? Neden? Tek istediği yavrucağınızı yıkayıp, yatırdıktan sonra kocacağızıyla iki çift laf etmek, belki bir kadeh şarap içtikten sonra kafayı vurup yatmak olan bu kuluna neden 10 saatlik araba yolculuğunun sonunda saatler boyu buzdolabı temizletmeyi uygun gördün?!"

Kesin Kara Listemdekilerin ahı tuttu. Ya o çocukları arabadayken çekinmeden sigara yakan anne kılıklı kişi bir çeşit voodoo büyüsü yaptı. Ya emniyet şeridini ihlal etti diye söylendiğim sürücülerden biri kötü karma gönderdi. Belki de Emirgan Korusu'nda gezermişçesine karşıdan karşıya geçen yayalardan biri beddua etti.

Her kim ne dilediyse Allah'ın sevgili kuluymuş ki, şu üç günlük kaçamağı boyunca yaz güneşini de yanında götüren ve Akdeniz'in berrak sularında cup cup yüzen ben neredeyse gittiğime gideceğime pişman oldum.

Neredeyse... Çünkü tam suratımda bir gaz maskesi eksik halde yemekleri çöp torbalarına doldurmayı bitirip buzdolabını dezenfekte etmeye girişmek üzereydim ki Doğan ertesi gün temizlikçi kadının geleceğini hatırlattı.

Ben de yolda tuttuğum tüm kara liste olaylarına karşın Türkiye'de yaşıyor olduğuma bir kez daha sevindim.

Hala Amerika'da olsaydık gecenin körüne kadar bir elimde sünger bir elimde dezenfektan buzdolabıyla boğuşacak olan ben, kendi yapacağım işi para karşılığı başkasına yaptırmanın uyandırdığı suçluluk duygusunu bir kenara atmaya çalışarak uzun bir günün sonunda bir de buzdolabı temizlemekle uğraşmamanın verdiği hafiflikle tatlı bir uykuya daldım.

Ta ki sabahın altısında pıtır pıtır ayak sesleri ve "Anne?" diye bir ses beni uyandırana kadar...

---

Çökelek: Şahsen benim pek haz etmediğim, hassas burunlular için kokusu tehlikeli denilecek boyutlara ulaşabilen, ancak baba tarafım başta olmak üzere oldukça geniş bir hayran kitlesi olan Çukurova yöresine özgü bir peynir çeşidi.

2 yorum:

  1. Off, simdi cokelek salatasi olsa da yesem. Neyse, bir ay icinde bissuru yerim!
    - Uygar

    YanıtlaSil
  2. Afiyet olsun diyeyim, benim payımı da seve seve yiyebilirsin :)

    YanıtlaSil