9 Mayıs 2009 Cumartesi

Nasıl 'HypnoBirthing Annesi' oldum?

HypnoBirthing derslerimiz sırasında bu yöntemle doğum yapmış annelerden 'HypnoBirthing Annesi' olarak söz ederdik.

Ben de 25 Kasım 2006'da o annelerin arasına katıldım.

Oldukça rahat bir hamilelik geçirdim. İlk aylardaki mide bulantısı ve maalesef bugün –doğumdan iki buçuk sene sonra- bile devam eden fesleğen kokusuna olan tahammülsüzlük dışında oldukça kolay ve keyifli bir 9 ay yaşadım. Miami gibi sıcak bir memlekette yaşıyor olmanın avantajını kullanarak hamileliğimin başından sonuna kadar bol bol yüzdüm. Çalışmıyor olmanın verdiği rahatlıkla sürekli dinlendim. HypnoBirthing derslerinde verilen rahatlatıcı CD ve müzikleri düzenli olarak dinleyerek rahatladım. Herhalde hayatımda bir daha yaşayamayacağım güzellikte bir 9 aydı benim için...

Hamileliğimin beşinci ayından itibaren Braxton Hicks kasılmaları denilen hazırlık kasılmalarını yaşamaya başladım. Derslerde öğrendiğimiz özel nefes alma teknikleri son zamanlarda giderek baskınlaşan bu kasılmalarla başa çıkmamı sağlıyordu.

38. haftanın bitimine doğru artık her gün giderek artan kasılmalar yaşamaya başladım. Her biri bir öncekinden daha şiddetli olan bu kasılmalar o anda her ne yapıyorsam durmamı ve nefes ve esneme tekniklerini uygulamamı gerektiriyordu.

Doğumu beklediğimiz 3 Aralık’tan 8 gün önce, 25 Kasım Cumartesi sabahı saat 5’te sancıyla uyandım. Son günlerde yaşadığımdan daha farklı, daha şiddetli bir histi; ve anladım ki bebeğimin “Ben geliyorum!” demesiydi bu…

Doktorum kasılmalar belirli bir düzende gelmeye başlayana kadar evde kalabileceğimi söylemişti. Her kasılma 5 dakika arayla, yaklaşık 30 saniye sürene kadar hastaneye gitmeme gerek yoktu. Doğum tarihinden iki hafta önce yanımıza gelen annem bir yandan, Doğan diğer yandan saat tutuyor, sancıların sıklığını ve süresini not ediyorduk. Annemi de çok iyi hazırladığımız için evde çok güzel bir huzur ortamı vardı. Arka planda dersler sırasında da dinlediğimiz Steven Halpern’in rahatlatıcı müziği çalıyordu. Bir yandan da sürekli pozisyon değiştiriyor, bazen koltukta uzanıyor, bazen merdivenlerde esniyor, bazen de pilates topunun üstünde rahatlayarak kasılmaları atlatıyordum.

Öğlene doğru 11 buçukta kasılmaların sıklığı yaklaşık 6 dakikaya inince evimize yarım saat mesafedeki Mt. Sinai hastanesinin yolunu tuttuk. Arabada Doğan ve annemin dışında son 5 aydır Doğan'la kelimenin tam anlamıyla aramıza giren boyum büyüklüğündeki yastığım da vardı. Zaten son günlerde ona yapışık geziyordum.

Hastaneye vardığımızda önce gerçekten doğumun başlayıp başlamadığını kontrol etmek için bizi bir hazırlık odasına aldılar. Buradaki bekleyiş çok stresliydi; çünkü yaklaşık 6 saattir sancılanıyor olmama rağmen eğer bekledikleri kadar ilerlemiş olmasaydım eve geri dönmemiz gerekecekti.

Muayenenin sonucunda doğumun gerçekten başladığını ve oldukça ilerlediğini anlayınca bizi odamıza aldılar. Tercihimizi hem doğumu yapabileceğim hem de sonrasında hastaneden çıkana kadar kalabileceğim özel odadan yana yapmıştık. Böylece doğum için doğumhaneye gitmeme gerek olmayacaktı. Odaya yerleştik. Yine Steve Halpern’in rahatlatıcı müziğini çalmaya başladık ve ben canım yastığıma sarılıp olayın akışını vücuduma ve bebeğime bıraktım.

HypnoBirthing'i bu kadar benimsememin bir başka nedeni de, kadının kendi vücuduna olan güvenini arttırmasının yanısıra, babayı da doğum sürecinin vazgeçilmez bir parçası haline getirmesi oldu. Tüm dersler boyunca Doğan da doğum sırasında ne yapması gerektiğini, ne zaman saçımı okşayıp ne zaman su içmemi hatırlatması gerektiğini öğrendi. Gerçekten de ne zamanki sancılarım giderek sıklaşmaya ve şiddet olarak da artmaya başladı, Doğan'ın desteği daha da önem kazandı. Eğer o beni sürekli destekleyip rahatlatmasaydı herhalde kolay kolay bu işi bitiremezdim.

Annemi de çok güzel hazırlamıştık. O da nerede ne yapması gerektiğini çok iyi anlamıştı, ve ihtiyacım olduğu zamanlarda beni rahatlatmak için sürekli yanımdaydı.

Mt. Sinai hastanesi ve özellikle benim doktorum doğal doğum ve HypnoBirthing konusunda deneyimli oldukları için her şey tam istediğimiz gibiydi. Serum ve düzenli monitör de olmak üzere hiçbir tıbbi müdahaleyi gerek olmadığı müddetçe istemediğimi belirttiğimde anlayışla karşıladılar. Su içmeme, kasılmalarla başa çıkmak için istediğim gibi hareket etmeme hiç karşı çıkmadılar.

Hemşiremiz de isteklerimize çok saygılıydı. Aralıklı olarak bebeğin kalp atışlarını dinlemeye geliyor, beni muayene ediyor, sonra da bizi yalnız bırakıyordu. Deniz'in gün ışığına çıkmaya karar verdiği noktada doktorumu odaya çağırdı.

Bu noktadan sonra tamamıyla içgüdülerimle hareket ettim. Doktorumun yönlendirmesi, Doğan'ın telkinleri, annemin saçımı okşaması ile birlikte yaklaşık 45 dakikanın sonunda Deniz avuçlarımın arasındaydı. Her şey o kadar doğal ilerlemişti ki doktor bebeğimi bana çıkarttırmıştı içimden...

Deniz'i ellerimin arasına aldığım anla ilgili ilk hislerim ne kadar sıcak, kaygan ve küçük olduğuydu… 3 kilo 230 gram... 230 gramı da var... Adeta 1 paket kıyma ağırlığındaki bu kadar küçük birşeyin böylesine kusursuz olması o kadar mucizevi ki... Kıpkırmızı dudakları, 10 parmağı, her parmağının üzerinde muntazam tırnakları, itilip sıkışmaktan yamulan ve hemşirenin korkmayalım diye hemen şapkasını giydirdiği kafasının üstündeki simsiyah saçları.... Kusursuz...

Bundan 45 dakika öncesine kadar "Bebek bir çıksa da ben de iyi bir uyusam" diye düşünen, hatta bir ara "Yeter! Ben eve gidiyorum. Kendisi orada kalabilir, bu iş bitmiştir" diyen ben bebeğimi gördüğüm anda bütün yorgunluğumu, acıyı unutmuştum:

"Demek senmişsin beni habire tekmeleyip duran... 5 dakikada bir tuvalete koşturan... Karnımın içinde hıçkırıp da göbeğimin üzerindeki tabağı düşürmeye kalkan... Kıpır kıpır oradan oraya debelenirken baban 'Bana bir masal anlat Baba'yı söylediğinde durup dinleyen... Senmişsin benim hayatımın yeni anlamı. Hoşgeldin hayatıma..."

Deniz'in doğumu hayatımda şimdiye kadar yaşadığım en muhteşem, en unutulmayacak gündü. Biliyorum ki bin kere daha aynı tercihi yapacak olsam hiç düşünmeden yine doğal doğumu seçerim. Canım yandı mı? Hatırlamıyorum. Çünkü o günle ilgili aklımda kalan en son şey canımın yanması. Oğlumu kucakladığım anı ise hiç unutamayacağım.

3 yorum:

  1. elifcim meraba ben belde;
    yazdıkların beni gerçekten çok yüreklendirdi ve hatta ağlattı die bilirim tabiiii şu andaki hormonlarımda buna çok müsait :) süper bir iş yapmışsın gerçeten çok faydalandım en ufak bir karın ağrısında düşüp bayılan biri olarak yıllardır normal doğum yapabileceğim firini düşünmemiştim. yazılarını okuduktan sonra bu fikre kendimi çok daha yakın hissediyorum umarım önümüzdeki aylarda bu fikiri uygulama cesaretide bulabilirim.
    kendi adıma çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. Beldecim! Öncelikle güzel haberlerin için tebrik ederim. Zamanı geldiğinde bebeğini sağlıkla kucağına almanı diliyorum.

    Lütfen, LÜTFEN kendini eğitmeden, araştırmadan, okumadan doğal doğum fikrini dışlama. Türkiye'de bu konuda başarılı işler yapan insanlar var. Artık eskisinden çok daha fazla kaynak var. Ben bu konuda yazmaya son 1 aydır başladım ve bu 1 ay içinde hiç tahmin etmediğim kadar kaynak buldum. Persembe günleri saat 14.00'te Açık Radyo'daki Doğum Günü programını kaçırma. Ayrıca beni izlemeye de devam et :) Bu konuda -ve çocuk büyütmenin eğlenceli ve buhranlı tarafları konusunda- yazmaya devam edeceğim. Bulduğum kaynakları da linklerime koyuyorum.

    Bana istediğin zaman mail de atabilirsn: blogcuanne@gmail.com. Pek yakında kocaman olacak olan karnını sevgiyle kucaklıyorum.

    YanıtlaSil
  3. burcu hatipoğlu yalçın1 Haziran 2009 16:43

    beldecimm öncelikle seni tebrik ediyorum ve bu muhteşem sürecin tadını ve keyfini çıkarabildiğini umut ediyorum.ne kadar şanslısın farkındasın değilmi tatlım.kesinlikle elife katılıyorum,sadece doğal doğuma ,fikren yaklaşmak maalesef çoğu zaman o benzersiz doğum anını yaşamana,ve bunu keyifle başarmana yetmiyor. bu yüzden mutlaka bir eğitime katılmanı tavsiye ediyorum.marmariste ve sık sık da istanbulda dr hakan çokerin gebe eğitimileri oluyor,ve muhteşem geçiyor,tavsiye ederim. sevgiyle kal...

    YanıtlaSil